4 Eylül 2011 Pazar

homesick

yokluğunda çok kitap okudum blog, yalan.

bilmemkaçyüzmilyonuncu defa kendimi kitaplara adamayı düşündüm. kütüphaneden en afili kitabı seçtim, ipodumu elime aldım. sakin bir müzik dinlemekti amacım. du önce bi twitter'a bakayım. oh boy herkes eğleniyor. ben evde kitap mı okuyacağım. bugün hava güzel dedim ki beye haydi kalk da çıkalım biraz. yolda düşündüm.. ben pazarları sevmem ki dışarı çıkmayı?! anında ters bir u dönüşü, doğru eve! ama önce bi foursquare'de check in yapayım. diğ mi ama

allahım sen beni sosyal medya uğruna birşeyler yapmaktan koru. mesela şu güzel pazar günü gururla söylüyorum ki i'm at home. i'm drinking coffee. i'm ironing. pazar günleri yapmayı en çok sevdiğim şeyin temiz bir evde ütü ve yemek yapmak olduğunu söylesem kim inanır. seviyorum yeminlen. vallahi sizin trafikte iki gıdım manzara görmek için çektiğiniz çileden daha güzel. biryere gideceksem pazar sabah erkenden giderim, e ona da üşenirim. o halde sit down.

aslında hepiniz bunu seviyorsunuz. yoksa neden düzenli evlerde battaniyesini sarılmış oturan, yemek yapan insan fotolarıyla dolu ikea kataloglarına ağzımız sulanarak bakalım ki.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Do not follow me on twitter pls.

Uzun zaman sonra tekrar beraberiz blogseverler.
Kac gundur dusundugum bir sorunsalim var. Hemen paylasayim;
İnternet ortaminda her aklina geleni, hissiyatini paylasmayi ozgurluk olarak gorup paylasanlar var. Ama nedense sonuclarina katlanmak istemiyorlar. İnternette yazdiklari herhangi birseyindonup dolasip onlerine cikmasina tahammul edemiyolar. Oncelikle sunu soyleyeyim; burasi benim ozgurluk alanim diye birsey yok. Hersey public, ozellik nerde, ozgurluk nerede ben anlamiyore.
Benim dusturum, yarin oburgun yuzume soylendiginde utanmayacagim seyler yazmak. Bazilari bunu iki yuzluluk olarak gorebilir. Cunku ben aslinda olmadigi gibi yazip cizenler hakkinda oyle dusunuyorum. Ama bu kendini farkli gostermek degil, sadece her turlu ozeli paylasmamak. İnternetteyken ailemle veya arkadaslarimla oldugun gibi olmak zorunda degilim. Sosyal ortamlarin carpikligi iste burda one cikiyor, herkes birbirini yanlis tanidigini dusunuyor. Ama oyle degil, ben anne olarak baskayim, es olarak baska, evlat olarak baska ve arkadas olarak bambaska. Bunlarin hepsi bir olmak zorunda degil, olamaz da zaten. Yillarca heryerde farkli bir "ben" olmami ikiyuzluluk olarak degerlendirip her ortamda ayni olmaya calistim. Ama olamaz, her durumun gerekliligi farkli oluyor. Bosuna bir cabaymis.
İnternetteki ozgrluge gelince, ben de herkes gibi orda burda yazdiklarimin yuzume soylenmesinden hoslanmiyorum. Bilmelerini istemedigimden degil, sadece o kisilerle o meselenin tartismasini yapmak istemiyorum. Yani utanilacak birseyleryazmis olmasam da baskalarindan duymayi sevmiyorum.
Utanilacak seyler olmasa da yazilanlar, uzerinden zaman gecince manasini yitirebiliyor. 6 senedir blog islerinin icindeyim, 6 sene once komik bulup yazdigim seylerin benim adim altinda kayit altinda olmasindan hosnut degilim. Bu kadar seffafliga gerek yok bence. Simdi gizli isimle internette dolasan insanlari daha iyi anliyorum.
Mesela benim ismimi aratsaniz, 16 yasinda bir dergiye yazdigim bir iki cumlelik dusuncelerim cikiyor. Nerden bileyim derginin arsivinin internette oldugunu o zamanlar!

16 Şubat 2011 Çarşamba

hayır onu vermem

rent a coder'a üye oldum.bana göre iş çıkar mı bakalım.. mezun olur olmaz üye olmalıydım. şimdi iş tekliflerine bön bön bakmayla yetindim. belki birşey çıkar.

bu günlerde biraz uyuzum, bildiğin uyuz.

elo iki yaş sendromu sebebiyle anlık hırçınlıklar geçiriyor. beni sorsan her daim hırçın. bir küsüp bir barışıyoruz..