31 Ocak 2008 Perşembe

baeoye!

uzun zamandır elim ve dilim alıştığından veda kelimesi olarak "bye!" diyordum. yazışırken annemleri bile alıştırdım bye demeye. geçenlerde bye ile ilgili olarak kızgınç bir mail aldım. az önce de annemle vedalaşırken "byee" yazacaktım son anda vazgeçtim. ne yazdım bilin..

"aeooo"

allah'a emanet
ol
ol
ol demek istedim herhalde :))

bu hafta da ani gelen ve gidilen misafirlikler yüzünden sınavımı yapamadım. yanlış anlaşılmasın ben aniden misafirliğe gitmem. gel dedikleri için gittim.

since my last login things have changed dear flickr.

flickr recent activity sayfasında yenilik yapmış. aktivitelerinizi cinslerine göre ayrı ayrı görebiliyorsunuz. recent activityleri yoğun olan kişiler için kolaylık olabilir. ama yine de çok gerekli birşey değil. satırlarca yazdığınız koda yazık.

28 Ocak 2008 Pazartesi

searched for "cs263 test 5 at grantham" ??

the one who has made the search written above, do you think you're genius? haha you've made me smile, i hope god makes you smile too.

ready for test 3

section 2.3 ve 2.4'ü az önce bitirdim. yani artık test 3'ü yapabilmek için yeterli donanıma sahibim.
geçen hafta pek ders çalışamadım. anneme gittim, ders kitaplarım ve kıyafetlerimle. ders kitaplarım çantamdan hiç çıkmadı ama kıyafetler değiştirilip değiştirilip gezmelere gidildi. annemdeyken bir de tarif denedik. öyle bir kek ki baydı içimi. yemekten sonra yenmemesi lazım. bir daha yapacağımı zannetmiyorum. kek dediğin hafif olmalı, midesine oturmamalı insanın. tabi sitede bunu böyle yazmadım. isteyen denesin. çoğu kişi kekte o yoğun çikolata tadını sever.
annem ne çabuk yemek yapıyor öyle. önceden hiç farketmemiştim.. ben maillerime bakarken portakallı kereviz, brokoli salatası, mantarlı tavuk pişmişti bile.. aferin anneme ya süper pişiriyor.
hımm.. bi de bi haberim var; mer is back. kaç zamandır backmiş de haberimiz yokmuş. yemek blogu gibi görünebilirmiş ama değilmiş haberimiz olsunmuş. özlemişim onu okumayı. ama içindeki flickr ruhunu nasıl uyandırırız bilmiyorum. çok zor oluyor böyle, bahsettiği şeylerin hiçbirinin fotoğrafı yok elinde. neyse ki arkadaşında yediği hurmalı kurabiyenin fotosunu çekmiş. denemek istiyorum ama ona uygun bir kalıbım yok. belki eminönü'nde bulabilirim.
of rahat yazamıyorum. sanki tanıdığım birileri okuyormuş gibi hissediyorum bazen. okusalar birşey olmaz ama annemin arkadaşları da okumasın yani. hepsinin sitemin adını buraya yazıp gelmeleri an meselesi. çünkü annem sitenin adresini vermek yerine google'da melda ya da "siteninadı"nı yazın çıkar diyor. ama herkes annem kadar bilgili değil. google ne bilmiyorlar mesela. adres çubuğuna yazıp bekliyorlar. ya da her adresin sonunun noktacom olduğunu zannettiklerinden siteninadi.com yazıyorlar. sitesi tasarım aşamasında olan o derginin sitesi çıkıyor tabi. sonra da bana gelip; "melda senin siten tasarım aşamasındaymış" diyorlar. "hangi siteye girdiniz siz, allah allah" diyorum. "senin siteye girdik" diyorlar. allahım yarabbim :)) sonradan öğrendim derginin sayfasının tasarım aşamasında olduğunu. zaten bilsem ben bu ismi verir miydim ah ah.. o zamanlar bu işin bu kadar ilerleyeceğini hiç düşünmemiştim. öylesine başlıyordum. annemle isim düşünüp durduk. aklımıza gelenlerin hepsi daha önceden alınmıştı. en son annem melda'nın ye.mek zev.ki dedi. zincirleme isim tamlaması oldu diye sadece ye.mek zev.ki yazdım, oldu. aslında isim tamlaması olsun hiç istemiyordum ama oldu işte. noktanet'e geçtiğim vakit isim değişkliği yapabilirdim ama öyle zırtpırt isim değiştirenleri hiç sevmem. bırak kalsın dedim. kime dedim? aslında ben sadece isim değiştirenleri değil, telefon numarası ve e-mail adresi değiştirenleri de sevmem. bazı tanıdıklarım var milyonlarca numaraları var. aveası, telsimi.. ne gerek var bunca şeye? daha ucuzmuş. cep telefonundan kısacak kadar zor durumdaysan az konuş bence. yeni bir hat yeni bir telefon demek. bunlar bedava değil ki.. sen kaç saat konuşacaksın da o kendini amorti edecek.

önceki yazılardan birinde .net hocası için söylediklerimi geri alıyorum. yanlış anladığım bir durum varmış. o kadar akılsızca bir hareket yapmışım ki buraya yazarak bir daha hatırlamak istemiyorum. bir de bunu anlamasını hiç istemediğim biri anladı. fazla yazmıyorum zira kendisi bu blogu bulmuş ve gizliden gizliye okuyor olabilir.

23 Ocak 2008 Çarşamba

internetlerde yazmış

bazen iş fln yaparken aklıma buraya yazmalık güzel keşifler geliyor ama sonra unutuyorum as usual. mesela geçen şunu unutmadım. mer'le arada bunun muhabbetini yaparız ondan sanırım. mesela ben blog yazıyorum, mer ayakkabılarının fotosunu çekip flickr'a ekliyor. bu olayı da flickr'a ilk getiren bizdik ama başkasının modası oldu neyse :) zaten artık yapmıyoruz. mer yapıyor da benimle değil. rengarenk ayakkabıları olan başka bir arkadaş buldu kendine. ne diyordum... işte bunları yapıyoruz biz. ben soframın fotosunu ekliyorum, ya da blogumda kızdığım bir meseleden bahsediyorum. şimdi internet olaylarını bilmeyen birileri bunu nasıl yorumlar bir düşünelim. mer varya ayaklarının fotosunu çekip internetlere koyuyuromuş. vuaa ne ayıp. melda da yemek yapınca fotoğrafını gösteriyormuş millete. aa görgüsüz. hatta sofra kurunca sofranın fotoğrafını bile ekliyormuş. yok artık! mer geçen çok sinirlenmiş x'e gitmiş internetlere yazmış, anlatmış. inanmam. melda da neyi yazmış ayol biliyor musun? hani geçen yan apartmandaki eltime arabayla gittim ya onu anlatmış. ay bunlar iyice arsızlaşmış ayol. nasıl yani şimdi herkes okuyabiliyor mu yazdıklarını. evet herkes. ay olmaz ki böyle bi şey canım. :)
tamam düşünce olmaz hakkaten. ama bunları okuyan kim? webmekteb.blogspot diye yazan kişi ancak benim arkadaşım olur. hem başkası görse ne olacak. gördüğüm tezatlıklardan bahsediyorum burda. yazmasam unuturum. paylaşmazsam da çatlarım.
yani ne kadar basit bir olay yemek blogu yazmak ama interneti sadece por.no siteler ve güvenilmez ahlaksız insanlar doldurmuş zannedenler bunu ayıplar. gider wordpress'i de kapatır, youtube'u da. today's zaman'da okudum bir köşe yazarı diyor ki; bu yasak gençler o saygısız filmleri izlemesin diye yapıldı ama şimdi hepsi bir yolunu bulup onları izlemeye çalışıyor. ab'ye girerken de diyecekler; bu türkler eleştiriye gelemeyen, bağnaz tipler diye.
ama gerçekten bu yapılan, saklanmak için kafasını kuma gömen deve kuşunun yaptığından farksız. bu yasakları koyma yetkisi olan adamlar ne kadar da cahil. ödeleri kopuyor yabancılar atatürk'e saygısılık edecek diye. aman etsinler ne olacak? atatürk kötü mü oldu onlar kötü diyince. yani anlamadığım siteyi türkiye'de yasaklayınca ne oluyor? adam amerika'da izlemye devam ediyor. git sen o videoyu kaldırt.
arada kaynamasın evimize ingilizce gazete geliyor ehueh. entellektüellikte sınır tanımıyoruz. bu sabah sadece bir iki cümle okudum, o da yukarda yazdıklarımdı. bütün gazeteyi okusam neler yazarım bri düşünün. :P

80%

.net birinci sınavı post edebildim sonunda. cuma günüydü sanırım. pazartesi sabah cevap gelmişti. hoca iğneliyici sözleri eşliğinde notumu açıklamış; 80%. neymiş efendim orda üç soru varmış ben kendimce tutturduğum yöntemle hepsini bir soru gibi cevaplamışım. bi kere orda question 1, question 2, question 3 yazıyor süper nova. sen kalk birbirinin aynı soruları sor sonra da cevapların benzerliği için beni azarla. asıl ben seni azarlayayım. üç soru sorulması gerektiği halde sen kendi kendine tutturduğun yöntemle bir soru sormuşsun.
mesela sorulardan ilki yazılımcılar tarafından önerilen çözümleri alan kişilerin karşılaşacağı zorlukların listesini istiyor ya, diğer soruda da ben şirket yöneticisiymişim çözüm satın alacakmışım, karşılaşacağım zorluklar nelermiş. cevapları benzer oldu haliyle. kaldı ki ben ikisinde de ayrı örnekleri vermeye çalıştım. nasıl cevaplamam lazımdı anlamıyorum. birinci soruda zorlukları listeledik tamam. diğerini şöyle mi cevaplamam gerekiyordu;

merha ben x şirketinin sahibiyim. 21 yaşındayım, nasıl yönetici oldun bu yaşta diye sormayım, oldum işte. neyse, işe bazen servisle bazen de x5'imle gidiyorum. şimdi çözüm alırken bazı zorluklar yaşıyoruz biz biliyor musunuz. maintenancesiydi, installationuydu derken anamız ağlıyor. maintenanceyi netten yapalım desek olmuyor. adsl yeterli değil. adam geldin halletsin desek bi dert. yok adamın uçak biletini ayarla, kalacağı oteli ayarla. of of. tr'de gelişmiş elemanları yok, illa amerika'dan gelecek. installation desen öyle bi cd ile halledilecek mesele değil. hele bizim elemanlar hiç beceremez. ben yapim desem olmaz, ben patronum. yani anlayacağın bu işer çok zor. halbuki .net ile yazsalar di mi. herşey güllük gülistanlık olur.

oldu mu canım?

hem bak ne diyeceğim. madem cevaplarımı beğenmedin düşük not ver di mi? yanlış yaptıysam o 80'i nasıl aldım? dalga mı geçiyordur nedir.

matematikten de session 2.3'e kadar gedim. bugün 2.3 ve 2.4'ü bitirsem, sonra da sınavını versem var ya hayat great olur man. really.

17 Ocak 2008 Perşembe

iyi ÇALışmalar*

matematikten section 2.1. bitti. .net'den de birinci sınavın birinci sorusunu yaptım sadece. kaçıncı baskı bilmiyorum bu haber. ama napim yenilik yoktu. :(
bu akşam .net'in kalan 2 sorusunu bitirebilirsem ne mutlu bana. aman iki sorucukmuş, iki dakka da bitiriver demeyin uçan kafa gelir. zaten yorulmuşum. hem misafirliğe gittim, hem de misafir ağırladım. bi de bunca işin üstüne foto kritikde bi kız günün fotoğrafçısı olmuş. bi de baktım ki; sen benim martı fotomu al, kendi foton gibi koy. açtım ağzımı kapadım gözümü valla. çok kızdım size dedim. hem de kapalı kız. benim fotom olduğunu bilmiyormuş. a zeka küpü, madem kimin bilmiyosun neden kendininki gibi koyuyorsun? bi de günün fotocusu olmuş. ben de explore oldum ne var? fotoyu meğer arkadaşı yollamışmış ona. o çekti mi sanmış ne? demek ki insanlar birbirlerine benim fotolarımla hava atıyor. ahaha. keşke diyorum şöyle ciddi bi kurum fotolarımı çalsa da tazminat davası açsam. zaman gazetesi çaldı da ne oldu. hiçbişi. bari bedava abonelik verin. hani çırpınıyodunuz abone abone diye. alın size fırsat. ama bak hakkını yemim seyran pastanesi çaldı fotomu, akşama kapıma pastalar geldi. çikolata gelse daha memnun olurdum, pastanın yarısı çöpe gitti. ben pelit dışında hazır pasta yemem de. bunu da yeni öğrendim. bigün pelitten pasta yemiştim, o zaman anladım başka yerden yenilmeyeceğini bak gördün mü nerden nereye geldik. insanoğlu işte.. bugün var yarın yok. yarın olacak olan da bugün yok. herneyse hadi bye!

*tariflerimi çalan bir dergiya attığım mailin sonuna yazmıştım

-aklıma geldi; ismail tongar denilen adam da kadınlarla ilgili açtığı sitede benim güllaç tarifimi yayınlamıştı. hey yapma öyle ayıp dedim ama cevap vermedi. bi gün adını google'da aratıp da buraya gelirse görsün diye yazdım. nihoho.

15 Ocak 2008 Salı

3/20

dün bütün gün matematiğin ikinci sınavıyla uğraştım. aslında bütün gün bir iki soru çözüp akşam eteklerim tutuşunca kalanını bitirdim. neden böyle bilmiyorum. akşam ezanı okunana kadar aylak aylak dolaşıp ezan okununca da bi yandan ders çalışıyorum bir yandan da sofra vs. kuruyorum. daha heycanlı oluyor ama yetiştirmeye çalışmak fln. "o sınav bitmeden yatmak yok" emrine itaat ettim ve bitirdim. 85% aldım. ama yine geçiriken bir hata yaptık. bi de bir sorunun yanlış olduğunu düşünüyorum. yoksa 90 alırdım. zaten annemşn gönlünden 90 geçiyormuş. kendimi 90% almış sayıyorum. ne derseniz deyin! bu sefer sınavım daha iyi geçti.. kitaptaki örneklerden sınavdakilere benzer olanları bulup çözümlerini inceledim. ama hepsinin çözümleri yoktu.. sadece tek rakamlı soruların vardı, ne saçma.. 131. soru varsa 132. yok mesela. hasta mısınız? yazsanıza hepsini. ben de o zaman okula paramı öderken küsüratları ödemim. sıradan başlayayım ya da. önce 1 dolar vereyim. ikinci 1 doları vermim. üçüncüyü verim. böylece yarısını ödemiş olim, olur mu?
bir de bugün çok hasta oldum. ama çorbam, yemeğim önüme ısıtılıp getirilince iyileşiverdim.

9 Ocak 2008 Çarşamba

stop running kids

evimizin karşısında bir ilkokul var. evimizin karşısında dediysem aslında arada 2 büyükçe arsa ve bir cadde var. aslında çok uzak ama biz görebildiğimiz ve duyabildiğimiz için yakın sanıyoruz. bu okulun teneffüs zili çalar çalmaz merdivenlerden aşağı patır patır çocuklar dökülüyor. kapısında mı bekliyorsunuz okulun yau! gören de bu çocukları çok önemli bi işe yetişmek için koşuyor zanneder. neye koşuyorlar? koşmaya.. bahçede tek yaptıkları şey deli danalar gibi ordan oraya koşmak. ne işe yarıyor belli değil. topluluk psikolojidi midir nedir anlamadım.. biri koşuyor ya öteki de koşacak. birbirlerini yakalayacaklar. ne gerek var pardon, amaç ne?? ne sen kaç ne de o yakalasın. ne zorunuz var yani anlamıyorum.

zillerden biri 2:45'de çalıyor. yarın o vakit balkona çıkıp bu komediyi videoya kaydetmeye çalışacağım. karınca gibiler çok komik, bidi bidi..

bir de müdür beyin hafta basında ve sonunda konuşmaları oluyor. allah'ım bu ne agresiflik! çıkıp pencereden bağıracağım bi gün döv de şunlardan birini rahatla diye. ama yok o adama bi tane yetmez.. hödö hödö hödö. gücün çocuklara yetiyo di mi.

7 Ocak 2008 Pazartesi

something new

buyrun sanal kütüphanem.. daha eksikler var, tamamlarım ileride. ne işime yarayacaksa!

5 Ocak 2008 Cumartesi

2/20

ma105'in ilk sınavını verdim. 90% aldım, oley.
cs212'den de ilk sınavı yapmam için okumam gereken yerleri okudum. ama birinin bana anlatması lazım.
şimdi gitmem gerek günlük
bye!