27 Ağustos 2009 Perşembe

düşenin dostu olmaz


geçenlerde en sevdiğim bardağımın içi çayla dolu olduğu halde rüzgarda uçarak kırıldı. onun en sevdiğim bardak olduğunu kırılınca anladım. kırılan parçaları hala atamıyorum. bir daha aynısından nerde bulurum bilmiyorum. aslında ona benzer zilyonlarca bardağım var ama o başkaydı. buraya fotoğrafını eklemiştim, nazara geldiğini düşünüyorum. artık yeşil çay da içemem.

ayrıca dün de takım halinde bir arada kalmış son bardak setinden de bir bardak eksildi. bu bardaklar geçinmeyi bilmiyor. altısı biraraya gelince mutlaka bir anlaşmazlık bir anlaşmazlık... koskoca rafa sığamıyorlar. birini göndermeden rahat edemezler. inanmazsınız çay kaşıkları da öyle. geçen bir baktım 11 taneler. diğeri nerde dedim. yok biz görmedik bilmiyoruz bıdı bıdı. mızmızlar birlikte yaşamayı öğrenemediler birtürlü!

4 Ağustos 2009 Salı

odak hanım

kafa yoğunluğundan hiçbirşeye odaklanamamak diye birşey var. dışardan bakınca aynıyım ama odaklanamıyorum. ne demek bu odaklanamama meselesi? akşama misafir gelecek olmasına rağmen, ütüler, temizlikler bekliyor olmasına rağmen, yavruyu sallarken bunların hiçbirini düşünmeden kitap okumak veya gözleri dinlendirmek fln. yani dinlenmeye odaklanmak. ama ben sürekli kafamda o işleri hallediyorum. yerimden kalkıp hala işleri beni bekler görünce de moralim bozuluyor belki.. plan yapıp durma işte, bir kek bir börek, bir ütü değil mi? kafa çalıştırmayı gerekecek bir olay değil. başına geçince yaparsın. ama yok beyin sürekli yerden oyuncakları topluyor, bulaşık makinesini boşaltıyor. sonuçta anne yoruluyor. bari beynimde pilates fln yapayım da forma gireyim. işe yarayacağına inanıyorum.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

tembeliko dedin dedin, tembeliko oldum


eskiden beri okul arkadaşlarım hakkında bir tesbitim var, şöyle ki;
okuldan nefret ediyoram, ıyranç diyenler genelde okula gitmek için yırtınanlar. bu tiplerin okulu işkence kampı gibi gördüklerini düşünüyorum. ders saatleri yazacağı yere; vardiya saatleri yazmalar, yaz okulu kabusu, matematik belası demeler falan da filan.. nedense okulu sevince inek olacaklarını zannediyorlar. tamam, hepimiz okuldan nefret ederiz filan ama bunu kimsenin gözüne sokmaya gerek yok. üstelik okula gidicem diye aileni, dini inançlarını çiğniyorsan sus bence.
mesela benim okulu sevmeme triplerimin de okulla bir alakası yoktu aslında. bunu okumak istediğim halde neden nefret ediyorum diye düşününce anladım. benim derdim sadece sabah erkenden kalkıp giyinip yollara düşmekle alakalıydı. ona uygun çözümü de ikibinli yılların başında bulup düzelttik allah'a şükür. ha bir de hem okumak isteyip, hem de yeni sistemi sevip hala ders çalışmama durumu var ki onu hala anlayabilmiş değilim. öğrenci psikolojisi dedikleri bu olsa gerek. başarılı olmak istediğim halde tam çalışmadım. hiçbir sorumluluğun yok, otur çalış di mi? ama yok illa bir itekleme lazım.
işin garibi, bu kadar tembelliğime rağmen insanlar hala benim için çok çalışkan ve disiplinli diyorlarmış ona şaşıyorum. ders notlarının iyi olmasının bununla bir ilgisi olmadığını anlasalar. aslında ben çok tembel bir öğrenciyim, ders notlarımın iyi olması tamamen zekayla alakalı. düşününce valla kendimi çok tembel hissediyorum. matematik, kimya hiç bilmiyorum gibi sanki. neyse oğlan okula başlasın, oturur onunla sıfırdan öğrenirim. temelden ne güzel.