28 Kasım 2008 Cuma

sen de çal çal çal, bi kenara koy bütün postlarımı.

bazen sitemden postlar çalınır. içimden kavga etmek geliyorsa hiyayt silin çabuk diye kızarım. benimkileri silseler diğer sitelerden aldıklarını silmezler. onları da sildirene kadar dırdır ederim. geçenlerde bir sitenin kullanıcısıyla çok fena kapıştım. sonra facebook'tan gördüm ki, arkadaşımın arkadaşının arkadaşı. yaa. aslında arkadaşımın arkadaşını tanıyorum sayılır. ama facebook'ta ekleşecek kadar samimi değiliz. hatta facebook olmasa adını dahi hatırlamazdım. şimdi bile unuttum mesela. bazı günler içimden kavga etmek gelir. az önce bir sitenin çalıntı post girdiğini duydum hemen benden ne çalmışlar diye araştırmaya başladım. daha bismillah ikinci sayfada benden bişey çıktı. çıktı ama.. koca sitede başka şey bulamadınız mı çalacak? o kadar süper fotolarım var. neden çaldınız silin demeye ben utandım yani.

*?&%$!!!!!

çarşamba günü rus'a mail attım. cevap yok herzamanki gibi.. zaten dün ve bugün şükran günü tatiline girdiler. postaneyi aradım gelmemiş kitabım. zaten artık geleceğine sair hiçbir umudum yok, kayboldu kesin yolda. bu kadar uzun sürmesi çok garip. fedexle tekrar göndermelerini istedim. salı günü cevap gelmezse artık dekana başvuruyorum..

bu aralar kafam herşeye bozuluyor. sadece bu aralar değil aslında uzun zamandır. geçen yine birsürü şeye sinirlendim. hiçbirini içime de atmadım. sadece dua ettim. konuşmak hiçbirşeyi değiştirmiyor bazen. kime neyi şikayet edeyim? benim gücüm yetmiyor karşımdakini değiştirmeye, ama allah'ın yeter.. sinirlendiğim birisi hakkında konuşmamak için kendime şöyle bir telkin yöntemi buldum; 1. diyelim ki o kişiyi benden çok seven birisine anlattım, o kişi direk savunmaya geçecek ve ben sadece şikayet ettiğimle kalacağım. ne o kişi sinir olduğum insanı değiştirecek ne de ben. anlattığım kişi de bana sinir olacak, haksız olduğumu düşünerek. 2. o kişiyi sadece bilen, benden daha az seven birisine anlatsam, bana hak verse bile o kişi hakkında o da kötü düşünmeye başlayacak. bir insanın başka bir insana sinir olmasına sebep olmak ne kadar kötü.. 3. olayla hiçbir alakası olmayan, kişileri tanımayan birine anlatsam. zaten bana bir faydası dokunamaz. bana fayda sadece beni teskin ederek verilebilir. bunu yapacak kişilerin de ne şekilde beni rahatlatacaklarını biliyorum zaten. onlara söylemeden kendi içimde düşünüp, allah'a sığındım. bazı abuk subuk düşünceli insanlara akıl vermesi için dua ettim. varsa bende eksiklik bana da akıl fikir. dün ne okuduysam, ne dinlediysem hep dua ve insanlarla güzel iletişimle ilgiliydi. ben zaten kendi kendime telkinlerde bulunmuştum, yazılar üstüne bal kaymak oldu. hala dua ediyorum, ettiğim tövbeyi bozmamak için, bozacak kadar sinirlenmemek için. ama yani bazı insanlar da dayak istiyor resmen. o kadar kızıyorum ki, yüzlerine anlatacak cesaretim olsaydı..
annem babam ne kadar güzel öğretmiş bazı şeyleri bana.. bu şeyleri öğrenemeden yaşayan insanlarla karşılaşınca anlıyorum değerini. onların da kafalarına dank etsin diye dua ediyorum..

24 Kasım 2008 Pazartesi

selam cnm naaber

çok eskilerden bir arkadaşımı buldum geçenlerde facebookta. ekledim hemen. gelmiş wall'uma vuhoaa naber ay canım cicim çok özledim aradım bulamadım gibilerinde birşeyler yazmış. ben de gittim mesaj attım kıza şöyleyim böyleyim iyiyim diyerek. cevap var mı? hayır.. arkadaş walldan walla yazışmak istiyor. herkes görsün muhabbeti diye.. bir kere seninle olan samimiyetimin derecesini başkaları bilsin istemiyor olabilirim, listemde benim günlük konuşma tarzımı bilmemesi gereken ciddi kişiler olabilir vs. vs.. benim listemdeki kişilere bana yazdığın mesajı göstermedeki amacın ne? ay çok sinirlendim, gidip silicem!
ben de eskiden wallu, mesaj yazmayı öyle bilmez öyle bilmezdim ki kalkıp bana wallumdan mesaj atan arkadaşıma yine kendi wallumdan cevap vermiştim. peh.
bazı insanları da ilk defa görmeme rağmen, konuşma tarzından, yüzünden huyunu anlayabiliyorum. kimi zaman beni şaşırtanlar da oluyor ama genelde tahminlerim doğru çıkıyor. geçenlerde birisi tam da tahmin ettiğim br davranışı sergiledi de ordan aklıma geldi. bazen de işin garip tarafı birisiyle görüşmeden önce alakasız konularda bana sorular yönelteceğini tahmin edebiliyorum. önceden cevapları çalışıyorum kafamda, sonra pat diye o kişi aklımdaki soruyu bana soruyor. yeni tanıştığım biri fln değil, yıllardır görüşüyoruz belki ama o gün bana o aklımdan geçen can alıcı soruyu soracağı tutuyor. acaba ben o soruyu ve cevabını kafamda düşünüp tartarak bilinçaltımdan onun beynine mesajlar mı gönderiyorum da soruyor? çok garip bir durum.. şimdi muhtemel soruların cevaplarını düşünsem bir türlü düşünmesem bir türlü. hazırlıksız yakalanmak istemiyorum :P
geçen gün de babamla postaneye gittik, kitap yok tabiki.. 3 hafta dolsun dekana yazacağım. ya bana 3 hafta versinler ya da right now fedexle yollasınlar.

18 Kasım 2008 Salı

küçükken bagajla garajı karıştırırdım ben

kitaplarım hala gelmedi. hangi süper novanın fikri devlet postasına vermek merak ediyorum. sürem doluyor, hele bir de ders zorsa..

geçen gün babamın arabasıyla bir yere kadar gittim. hem tertemiz hem de otomatik vites, ne güzel aman yarabbim. hiç stres olmadan kullandım, hatta ben kullanıcam diye anneme direttim. araba kullanmak böyle olunca zevkli bişi. otomatik arabam olsun bagajını hep derti toplu tutacağım, haftada bir yıkatmaya vereceğim, içine çöp atmayacağım. şimdilerde arabanın bagajını ardiye olarak kullanıyoruz. evde birisine verilecek nereye koyacağımızı bilemediğimiz birşey mi var? koy arabanın bagajına. aman evde ne çok poşet birikmiş, hadi bagaja.. aa bundan evde iki tane var, e birini arabaya koy. gibi... bagaja sığsa eminim mervelere vereceğimiz ofis koltuğunu da koyardık. annemin bagajı da bambaşkadır.. gideceği yerlere götüreceği hediyeleri biriktirir. geçen gün kahve makinesi gördüm bagajında mesela.. bagajı şöyle bir kurcalasam birsürü malzeme bulurum kendime göre. işe yarıyor mu peki? kesinlikle evet. annemle beraberken aniden bir ziyaret yapmamız gerekir mesela. ben ne alacağım, nasıl gidip de alacağım derken annem başlar bagajdakileri saymaya; benim bagajda fincan, fırın kabı, ayaklı tabak, porselen sahan, meyvelik, masaörtüsü, blah blah var istersen birini al götür. annem benim! :)

13 Kasım 2008 Perşembe

böyle mücadele olmaz, böyle madur olunmaz

rus adam sonunda cevap yazabildi. eğer cevap gelmese bugün de aynı soruyu soracaktım, yine cevap gelmeyince de bütün konuşmaları dekana yollayıp "ben bu elemanla çalışmak istemiyorum, jordan'ı bana geri verin" diyecektim. neyse ki cevap geldi. tahminlerimde yanılmamışım ve kitabım devlet postasına verilmiş. normalde fedex ile gönderseler iki günde elime ulaşırdı ve sadece okula ödediğimiz 50 dolar shipping ücreti olurdu. ama devlet postası olunca türkiye'ye geldiği zaman da paket başına 50 ytl kadar ödeme yapmamız gerekiyor. tabi bu en az bir sene önce böyleydi, mutlaka zam gelmiştir. hatta hiç unutmam bir keresinde iki ayrı dersi istemiştim, önce birini sonra aklıma gelince ertesi gün de diğerini istemiştim. çoktan postaya verilmişti ve aynı gün türkiye'ye gelmişti paketler ama ben 100 ytl ödemek zorunda kalmıştım. tam hatırlamıyorum belki miktar 50 değildi o zamanlar, daha az olabilir ama iki paket ücreti istenmişti. neyse ne kadar uzattım. sonuçta paketin gelmesi daha uzun sürebilir ve biz bilmemnekadar bişiler daha ödeyebiliriz. sabır..

babam geçen gün internetin altını üstüne getirip gelecek olan kitaptan birkaç bölüm bulmuş bana çalışmam için. kitap elime geçmeden çalışamıyorum ama en azından sıfırdan başlamış olmam derslere, yine de çalışayım.

işte benim de hayatım böyle kitabım geldiydi, sınavımdı derken hızla akıp gidiyor. okul bitince yepisyeni meşgaleler girecek hayatıma. iyi ki de öyle olacak yoksa büyük bir boşluğa düşerdim. sanki kitaplarım elimdeyken sürekli ders mi çalışıyorum? hayır öyle değil ama bir okula devam ediyor olmanın verdiği his bile boş vakit geçirmediğini hissettiriyor insana, her ne kadar vakitlerim boş boş geçiyor olsa da.. boş veya dolu koskoca okulu bitiriyorum ya ona bak sen. çok şükür allah'ım. çevreden gelen destekler olmasa bitmezdi kesin bu okul. üniversite mezunu oluyorum resmen. ne çok değer biçmişim şu sıfata. çok daha farklı olacağımı zannediyordum, okul bittiği zaman. ben yine aynı benim. aslında herkes yine aynı herkes. etrafımda üniversiteden dolayı entellektüel olmuş, kendine güvenli, hitabeti süper hiçkimse yok. aslında düşününce üniversitenin değil de okuduğum sistemin bana kattığı bazı şeyler var. mesela işin en başında benim için eziklik olarak gördüğüm şeyleri artık güzel bir meziyet olarak görüyorum ve başım dik bir şekilde bunları savunabiliyorum. çünkü aksini savunanlara hiçbirşey ispat etmek zorunda olmadığımı biliyorum. suçlu, madur ve ezik olan ben değilim. bizi bu hale getiren ve de bunu savunan insanlar suçlu, madur ve ezik... ama hala bu konuda kendini haklı çıkarmaya çalışanları görünce moralim çok bozuluyor. cahil olmadığını düşündüğüm kişiler bile haklı olduklarını savunuyorlar. bir insanın cehaletine bu açıdan bakarak karar veriyorum artık. bu yanlışı savunup duruyorsa artık benim için hiçbir söylediği doğru değil. böyle düşünen kişilere güvenemem ki.. arabanın motoru yanmışsa o araba gitmez. fikirler zincir gibi birbirine bağlı, bir tanesi kırık oldu mu o zincirin başı sonu birbirinden kopar gider. hal böyle olunca o kişilerin söyledikleri herşey havada kalıyor. bu konu öyle hafife alınacak birşey değil. bu sorunu görmezden gelip her emre boyun eğenleri kınıyorum. boyun eğmek bir mücadele şekli olamaz. arkana bakmadan geri dönebildiğin zaman mücadele etmiş olursun. boyun eğmek de çok zor ama böhühüh diye ağlamayın hiç, eğmeyin o zaman.. zorunuz ne ki?

11 Kasım 2008 Salı

döverim

geçen gün babam; bir hafta oldu okulda hala haber yok diyince, sinirlenip hiyaayt diyerekten rus adama mail attım. eleman her zamanki gibi cevabı yapıştırdı tabi. "daha bir hafta olmadı" oldu bi kere canım. ben sana geçen hafta salı mail attım, sen kayıt günümü bekliyorsun kitapları yollamak için. keyfimden mi yıllar önce mail atıyorum ben? kayıt gününüden önce kitapları yolla da kayıt gününden hemen sonra derslere başlayabileyim. kaldı ki o gün de yollamamışsın kitabı. sinirden de sorduğum diğer soruyu görmemişsin. kargo şirketini ve takip numarasını da sormuştum. laf yetiştirmeye uğraşacağına ona cevap ver. hiç birşey olmamış gibi aynı soruyu tekrar sordum. buna da abnormal bi cevap verirsen okul bitince seni şikayet ederim. ha bir de yollayalı iki iş günü oldu diyorsun da o zaman neden yolladık diye haber vermiyorsun? jordan'a mail atayım da sana biraz anlatsın işini. birine bir posta kargoya verilince yolladık, allah'a emanet.. inşallah sağ salim elinize ulaşır gibilerinde sözler söylenir.

10 Kasım 2008 Pazartesi

bahanestar

bugün gitmem gereken yere gitmemek için uyandığımdan beri bahane üretiyorum. ama hepsi gerçek. bir; yalnız gitmek istemiyorum, birlikte gideceğimiz arkadaşın sanırım işi var, iki; midem bulanıyor, gırtlağımda bir alev yanıyor gibi bir haldeyim, üç; gidince uzun süre oturmaktan yorulacağım, dört; sadece bir kere ve hatta hiç görmediğim insanlar da olabilir, beş; arabayı başkası sürsün, altı; gideceğim yerde çok kasis var, her seferinde istop edicez diye ödüm kopuyor, yedi; hava bir kapatıyor, bir açıyor.
araba kullanmaktan nefret ediyorum. çünkü kullanamıyorum. m. yalnızken çok daha iyi kullanıyorsun biliyorum diyerek beni rahatlatmaya çalışsa da öyle değil. gideceğim yer arabayla en fazla 5 dk. ama yine de siteden arabayı çıkarmak, beni izleyen güvenlik görevlilerini görmemiş gibi yapmak vs. çok çok zor. üstelik gideceğim saati ve daire numarasını da unuttum. halbuki 2 hafta önce çok iyi biliyordum. tekrar sormaya utanyorum. aman hatırlamak zorunda değilim ki canım. benim de kendimce kafamda bir dolu şey var. kaç tane şifre aklımda tutuyorum haberin var mı?

9 Kasım 2008 Pazar

dislike

insanlar hello kitty'nin nesini seviyorlar? bence dünyanın en çirkin ve donuk çizgi karakteri. hello kitty görünce midem bulanıyor. hello kitty fanatiği kızlar sadece şeker görünmek için seviyorlar. hello kitty görünce ayılıp bayılmalar, ohoy ne tatlı yerim onu benler.. hiç hoş değil. ortaokuldayken de tweety fanatikliği vardı ki bu akıma uyup fanatik olmaya çalışmışlığım vardır malesef. allahtan bir toka ve bir anahtarlıkla son buldu. devam ettremediğim için hamdolsun.
ayrıca en sevmediğim müzik türü; türk halk müziği ve en sevmediğim enstrüman da, saz. kaç zamandır söylicem unutuyorum, aklıma gelmişken yazayım dedim.

7 Kasım 2008 Cuma

sus rus!

yeni jordan yani chris denen adam hemen cevabı yapıştırmış bana. yok cevap vermek için yirmidört saati varmış da bilmemne, hata olmasın diye uğraşıyormuş. üç sayfalık formun iki kelimelik doldurduğum kısmını yirmidört saatte mi inceledin yani? adım soyadım yazıyor yani hatayı nerde arıyorsun? adam rus, cevabından belli zaten. amerikalı jordan öyle miydi? hep alttan alırdı zavallım. tamam abartıyorum çok fazla bişey dememiş rus adam ama sinir oldum. zaten son bir kaç cümlesini anlamadım.

brokoli çorbasını da akşam yatarken dolaba koymayı unutmuşum. lavabo içti hepsini ertesi sabah. zaten güzel olmamıştı. kalan brokoliyi ne yapsam diye düşünüyorum şimdi. beşamelli bir tarif görmüştüm, onu deneyeyim bari. bugün de hayatımda ilk defa salçalı biftek yapıyorum, inşallah güzel olur.

5 Kasım 2008 Çarşamba

asabi

benim kadar herşeye sinir olabilen bir insan daha var mıdır bilmiyorum. evete de sinir oluyorum hayıra da. bu durumdan kurtulmam lazım acilen. bak okuldan da haber yok ne sinir bir durum. hayır yani ben bişey kazanmıyorum. alın kredi kartı çekin diyoruz, adamlardaki naza bak. durup dururken jordanı niye değiştirdilerse.. okul biterayak beni sinir edecekler ya ondan. daha beyler parayı çekecekler de, kitap yola çıkacak da, kargocu eleman adresi algılayıp eve getirecek de ben ders çalışıcam ohoo.
ay herkes bu kadar aynanda mı sapıtır canım. gerçekten ben haklıyım ama. tamam cd meselesini tekrar açmayacağım ama o kırmızı ojeli kadının sesi kulağıma geldikçe sinir oluyorum.
oh bu sinirle yeni jordana da cevap versene diye mail attım. bunlara böyle yapmazsan adam olmuyorlar, başta jordanla da sert yazışmalarım olmuştu. neyseki allah karşıma sabırlı insanlar çıkarıyor da dayak yemeden halloluyor meseleler.
brokoli çorbası da iyi olmadı zaten. hem ben brokoli sevmem ki niye alıyorsam...

2 Kasım 2008 Pazar

80%, 72%



en sonki testten 80 aldım.
proctoru online yaptım. şifre ve bir adres göndermişler. ilk kez online proctor yaptım, çok heycanlıydı. normal sınavlarım da online oluyor ama ben worde kopyalayıp, print edip kağıtta çözüyorum. çünkü internet yavaş oluyor, uzun süre sayfa değişmeyince sonuçları gönderdiğimde kayıtlar gitmiyor vs. bir kere de submit deyip sonuçları yolladığımda ikinciye hakkım yok. eskiden açma hakkım da bir defa zannediyordum. bir kere sınavdan kalma riskine rağmen açıp yollamadan kapatıp tekrar açmayı denedim oldu. proctor için aynı şeye cesaret edemedim çünkü ikinci sınav için extra ücret isteniyor. ama internette bir yavaşlama fln olmadan hallettim çok şükür. sonuç 72%

yeni ders için de formu talep ettim. jordan'ım değişti yeni eleman international form göndermedi. jordan da yeniyken aynı hatayı yapmıştı, tekrar form doldurmak zorunda kalmıştık. bu sefer international diyerek tekrar istedim de arkadaş biraz tembel sanırım. pazartesiyi bekliyoruz.

belediye işçileri dün ve bu sabah erkenden gelip kaldırımdaki kötü görünen otları temizlemeye başladılar. bir senedir sinir oluyordum o otlara. otlardan yürünmez haldeki kaldırımlar yaşanmamışlık hissi veriyor bana. otları temizleseler, boş arazilerin tümüne güzel çimen yapıp hatta gerek yok, sadece biçseler ne güzel olur. sitedeki kaldırımları da temizleseler çok iyi olur. iğrenç görünüyor hepsi. neyseki seneye yaza camımın önüne denk gelen ksımdaki domates soğan tarlası olmayacak. biçimsiz biçimsiz domatesler ekmişler sitenin bahçesine. organik tarım yapacaksan güzelce o toprağı belle, sırayla domateslerini doğanlarını dik, etrafına kısa çit geçir eyvallah. ama o çamur deryası ne öyle? domates toplamak istesem çamur kız olurum. herkes istediğini diksin etsin o zaman siteye. ben de tavuk besleyeceğim. kümes yapayım da görün. sitede tavuğumsu birşey besleyen de vardı şimdi hatırladım. gezintiye çıkarıyorlardı fln. ahah :)