9 Mart 2008 Pazar

about proctored exams I

proctor sınavlarım geldi. 17-18 mart gibi teslim etmem gerekiyormuş. her sınav için 120 dk. sürem var.
gs102 100 soru, cs263, ma105 ve ma111 ise 25 soru.
aklımda en taze kalan ma111 ile başlamayı düşünüyorum. bugün hiç çalışmadım, biraz dinlendim, gezdim tozdum.
.net sınav sonucu hala açıklanmadığı için onun proctored sınavını yollamadılar. sürem dolduğu için okulun sitesinde hiçbir derse kayıtlı görünmüyorum. ama ders içeriğini aç butonuna basınca direk .net içeriği açılıyor. jordan açık kalmasını sağlayabilirim demişti, helal olsun adama. gerçekten işini hakkıyla yapma aşkıyla dolu. işe gelir gelmez bana mail yazıyor, sağolsun. mesela bu sınavlar için 3 günüm vardı, 18ine kadar uzattı. allah hidayet nasip etsin, iyi birine benziyor :) imansız göçerse buralardan üzülürüm cidden.

tanıştığım imansız kişiler hakkında çok endişeleniyorum. kendim için o kadar endişelenmiyorum ama. hem ölümü kendimize konduramadığımız hem de yaptıklarımızı yeterli bulduğumuzdan sanırım. sanki cenneti garantiledik, iki fakire yardım edince... keşke bu kadar rahat olmasaydım. geleceğim hakkında yeterince endişelenmiyorum, çok üzücü. şeytan allah'ın affediciliğine güvendirerek rahat kalmamız için durmadan uğraşıyor. bu tip şeylerden uzak kalmamız için sürekli uğraşıyor. bunun için hiçbirşey yapmamamız yeterli. hep bir sonu var bu "ciddi" meselelerin. konuşurken, yazarken bile biteceğini düşünüyoruz. mesele bitsin de işimize bakalım. hepimizin derdi bu. asıl işimizin ne olduğunu unutuyoruz. aklımda ne var bütün bunları yazarken? kapatayım da kendimi geliştirecek birşeyler okuyayım? hayır... malesef hayır. aklımdaki; buzdolabında dinlenmekte olan hamuru alıp sabah pişirmek üzere şekillendirmek. ve sonra da kafamı rahatlamak için gidip güzelce rahat rahat uyumak. sabah kalkıp hayat mücadelesine devam etmek.. insan bazen aklına gelen bu tip düşünceleri defetmek istiyor. bazen de bunları düşünmemek vicdanen kendisini rahatsız edince hayat mücalesine devam ederken bunları düşünüyor. burdan hem bu konudaki rahatsızlığımı dillendiriyorum, hem de geyik bir iş blog yazıyorum. düşünüyorum, ama hareketlerimi değiştirmiyorum. kafamda bu düşüncelerin dolaşması kimi zaman vicdanımı rahatlatıyor. ama uzun süre sadece düşünce olarak kalıp uygulamaya geçmedikleri vakit artık vicdanımı sızlatmaya başlıyor. işte o noktada düşünmekten bir süre vazgeçiyiorum. sonra birşeylerin eksikliğini hissedince yeniden düşüncelere dalıyorum. ve bu kısır döngü böylece devam ediyor. hiç beklemediğim o anda sonla karşılaştığım vakit kimbilir nasıl bir pişmanlık yaşayacağım. o pişmanlığın fayda vermeyecek olduğunu bilsem de aynen devam ediyorum. yumurtanın kapıya sıkışmasını bekliyorum adeta. derslerime son dakika çalışan biri olmamdan belli oluyor aslında hayatı sorgulama tarzım.. dersler hallolmazsa sadece bir kaç zaman üzülürüm ve belki telafi edebilirim ama öteki meseleler hallolmazsa ne üzüntüm bir kaç zamanla sınırlı kalır, ne de telafisi mümkün olur...